İhlâs Suresi’nin İsimleri
- okukitap.net
- 30 Eyl 2023
- 4 dakikada okunur
Surenin “De ki” hitabı ile başlaması insanlar arasındaki temel tartışma konusunun Allah’ın varlığı ve birliği meselesi olduğunu ele vermektedir.

İsim, söz konusu varlığı öz olarak niteleyen sözcüklerdir. Bir şeyin zihinde doğmasına vesile olan işaret ve alametlere isim denildiğinden konu olan varlığı teorik olsa da öz olarak niteler. Kelimenin kökeninin “sümüv” veya “vesm” kökünden geldiği söylenmiştir. Sümüv kelimesi yücelik, vesm ise damgalamak demektir ki bu suretle sümüv ile nitelediğimiz varlığı diğerlerinden ayırır, vesm ile damgalarız. Manasız kelimelerle bir varlığa isim koyduğunuzda damgalamaktan bahsedebilirsiniz lakin yüceltmeden bahsedemezsiniz.
Herhangi bir varlık topluluğunu isimlendirmezseniz bu varlık topluluğu sadece bir yığın haline gelir ki bu durumda onlar hiçbir şeye yaramazlar. İsim, varlığın niteliği ve özelliklerini de simgeler. Bu sebeple yaratılan her varlığın (bu bir zerre dahi olsa) bir ismi ve kendisini diğer varlıklardan ayıran farkı mevcuttur. Aksi takdirde yaratılan şeyler boşa yaratılmış olur hatta yaratma meselesi bile anlamsız olurdu.
İşte bu sebeple insana bir varlığa isim koyma gücü verilmesi bazı insanlarda kendilerini yaratıcı gibi görmelerine vesile olur. Herhangi bir varlığın ismi anılınca, o şeyin zihinde anında doğması bir nevi yaratma gibi algılanmakta olduğundan insanın isim koyma yeteneğinin olması insana verilen akılla birlikte muazzam bir güçtür. Bunun üstüne insanın bizzat kendi yaptığı varlıklara isim koyabilmesi O’nun hemcinslerini küçük görüp onlara tahakküm kurabilecek kapıyı açabilir. Aslında isim koyabilme yaratıcılık değildir ama bazı kimseler isim koyabilme yeteneklerine dayanarak kendilerini Allah yerine koyabilmekte ve insanlara müstakil kanunlar koyabilme, değerler sistemi inşa etme kudretini görmelerine vesile olabilmektedir. Hatta isim koyma meselesinde çok zaman insanın isme konu varlığa olan ihtiyacı da bulunmamaktadır. Misal olarak “özgürlük” kavramını alabiliriz. İnsanın insana müstakil kanunlar koyabildiği Laik Devletlerde aslında özgürlük mümkün olamasa da bizzat özgürlük kavramı kendi başına değerli olarak kabul edilerek kitleler kandırılabilmektedir. Türkiye’de Kemalizm aslında kendi müstakil varlığı olmayan Batıcılıktan fazlası olmayan bir ideolojidir. Buna rağmen insanlar aslında varlığı olmayan isme tapabilmektedir.
Sure isimleri, surelerin öz olarak hangi konulardan bahsettiklerini anlatır ki sure isimleri âlimlerin çoğunluğuna göre Allah tarafından koyulmuştur. Bu kısa girişten sonra İhlas Suresi’nin isimlerine değinelim.
Surenin bir ismi Tevhid Suresi’dir. Zira sure tevhidi anlatmakta ve şirkten sakındırmaktadır. Esasen surenin birçok ismi vardır ve isim çokluğu faziletin çokluğu olarak yorumlanmıştır. Sure, Allah’ı diğer varlıklardan ayırdığı için Tefrid, Tecrid ve İhlas isimlerini de almıştır. İhlas isminin verilme sebebi olarak, sureye samimi bir şekilde iman eden kimselerin cennetlik olacağını haber verdiği için denilmiştir. Çünkü denilmiştir; surenin öncesi olan Tebbet Suresi’nde salt Ebu Leheb kınanması içerdiğinden İhlas Suresi’ni okuyan bir kimse Ebu Leheb ile aynı yerde olmaz.
Sure, Allah’ı herhangi bir şeye benzetmekten alıkoyduğu için Necat Suresi ismiyle de anılmıştır. Sûrenin altıncı ismi “Velayet Sûresi”dir. Kim bu sûreyi okursa Allah’ın velisi olduğu gibi Allah’ı sûredeki gibi tanıyan O’nu sever ve Allah’ın bağışından razı olur.
“Rabbinin nesebini bize anlat” diyenlere sûre, “İşte Allah’ın nesebi (vasfı) budur” diye cevap verdiği için sûrenin diğer bir ismi “Nisbet Sûresi”dir. Hz. Peygamber (sav); Benî Süleym Kabilesi’nden bir adama “Rabbini güzel tavsif et” buyurmuştur. Nesebe nispet etmek, Arap’ın şanındandır. Onlar, neseplerinde eksiltme ve artma yapanları şiddetle kınardı. Sûrede Allah’ın bu (doğmamış, doğrulmamış) vasfına işaret vardır.
Cabir (ra) şöyle rivayet etmiştir: “Peygamberimiz ihlâs suresini okuyan bir adam hakkında; “Şüphesiz bu, Rabbini bilen bir kuldur” buyurdu.” Sûre, Marifetullahı bilmenin anahtarı olduğu için “Sûretu’l Marifet” ismini almıştır.
Dokuzuncu isim “Cemâl Suresi”dir. Hz. Peygamber (sav); “Allah cemildir (güzeldir), cemâli (güzelliği) sever” (Keşfu’l-Hafa) buyurmuştur. Cemâl’in ne olduğu sorusu karşılığında Resulullah (sav); İhlâs Suresi’ni okumuştur.
Sûrenin onuncu ismi “Mukaşkışa (tedavi eden)”dir. Hastayı iyi etmeye “takşîşu’l mariz” denilir. Kim bu sûreyi okursa, onun için şirk ve nifak hastalığına derman gerçekleşir. Nifak; “Kalplerinde bir hastalık var” (Bakara Suresi: 10) ayetinde belirtildiği gibi bir hastalıktır.
Sûre, “El-Muavvize (Koruyucu)dur.” Hz. Peygamber, Osman b. Mauz’a bu sûreyi ve Felak ve Nas Sûrelerini okuduktan sonra şöyle buyurdu: “Bu sûrelerle Allah’a sığın. Çünkü bunlardan daha hayırlısıyla sığınamazsın.” (Nesai)
Sûrede geçtiği için sûrenin bir ismi de “Samed Suresi”dir.
Sûrenin on üçüncü ismi “El-Esâs Sûresi”dir. Hz. Peygamber (sav); “Yedi gök ve yedi yer, “Kulhüvallahu Ehad” temeli üzerine kurulmuştur” (Feyzu’l-Kadir) buyurmuştur. Rabbimizin; “Neredeyse ondan ötürü, gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktır” (Meryem Suresi: 90) ayetinin delaletiyle, şirk; göklerin ve yerlerin harap olmasının tevhid ise imarının nedenidir. Denilmiştir ki; âlemin harap olması; “Eğer göklerde ve yerde, Allah’tan başka ilahlar olsaydı, oralar fesada uğrar (düzen bozulurdu)” (Enbiya Suresi: 22) ayetinin beyan ettiği husustur.
İbn-i Abbas (ra); Allah’ın Mirac’ta Peygamberimize; “Sana İhlâs Suresi’ni veriyorum. O, Arş’ımın hazinelerinin saklandığı şeylerdendir. O, kabir azabına ve cehenneme karşı Mania (engel)dir” buyurduğunu nakletmiştir. Evet, sûrenin bir ismi de “Mani’a Sûresi”dir.
Sûrenin on beşinci ismi “Muhdar”dır. Zira sûre okunduğunda, onu dinlemek için melekler hazır durur. Diğer ismi “Müneffire (Kaçıran)”dır. Zira şeytan, İhlâs Suresi okunduğu zaman kaçar. Sûrenin on yedinci ismi “Berâet Suresi”dir. Peygamberimiz, İhlâs Suresi’ni okuyan adam hakkında “Bu adam şirkten beridir” buyurduğu rivayet edilmiştir. Yine Peygamberimiz şöyle buyur-muştur:; “Kim İhlâs Suresi’ni namazda veya namaz dışında yüz kere okursa, onun cehennemden beratı yazılır.” (Feyzu’l Kadir)
On sekizinci isim; kula tevhidin özünü anlattığı için “Müzekkire (hatırlatan)”dır. Sûreyi okumak, muhtaç olduğun şeyleri ve unuttuğun meseleleri hatırlatan bir damgadır.
“Suretu’n-Nur” sûrenin on dokuzuncu ismidir. Cenab-ı Hak; “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nur Sûresi: 35) buyurmuştur. Allah’ı anlatan bu sûre, kalbleri aydınlatır. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Her şeyin bir nuru vardır. Kur’an’ın nuru ise İhlâs Suresi’dir.” İnsanın en küçük uzvu, gözbebeğidir. İşte İhlâs Suresi de, Kur’ân için, aynen insanın gözbebeği gibidir.
Yirminci isim ise “El Emân”dır. Kudsi bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kul “La İlâhe İllallah” dediği zaman, Benim kaleme girmiş olur. Kim de Benim kaleme girerse, azabımdan emin olur.”
Surenin “De ki” hitabı ile başlaması insanlar arasındaki temel tartışma konusunun Allah’ın varlığı ve birliği meselesi olduğunu ele vermektedir. İhlas Suresinden önce “De ki” hitabıyla başlayan sure, Kafirun Suresi’dir. O surede kafirlerin bütün inanç ve eylemlerinin boşluğu belirtildikten sonra bu surede (İhlas) hakikat anlatılmaktadır. Bu bakımdan İhlas Suresi, insanlar arasındaki Allah tartışmasının referans noktasına değinir. İşte bu yüzden İhlas Suresi, Allah’ın varlığı ve niteliği konusunda son sözü söylemektedir.
Komentarze