Ömer Tuğrul İnançer’in Satanizm (Şeytan'a İbadet) Çağrısı
- okukitap.net
- 7 Eki 2023
- 4 dakikada okunur
Oysa Hz. Muhammed (sav) Allah’ın bir parçası değildir ve Allah’ın kuludur. O, insanları sadece ve sadece Allah’a kulluğa çağırmıştır. Dahası eğer Allah, Hz. Muhammed (sav)’e itaat etmeyin dese idi asla O (sav)’a itaat etmezdik. Meseleye bu açıdan bakarsak aslında bir peygambere tapmak ile şeytana tapmak arasında bir fark yoktur. İşte bu yüzden Ömer Tuğrul İnançer’e kolaylıkla Satanist (Şeytan’a kulluk eden) diyebiliriz.

“Yahudi ve Hristiyanlar: 'Biz Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz' dedi. De ki: 'Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yarattığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır.” (Maide Suresi: 14)
Allah, Samed’dir yani kendisi mutlak kemal sahibidir ve insanların tüm isteklerini karşılıksız olarak verendir. Bu duruma rağmen insanların sapma sebeplerini temelde ikiye ayırmak mümkün.
Birincisi: Her insan özeldir ve her insanın kendisine mahsus fiziksel ve ruhsal özellikleri mevcuttur. Ve yine insan, akıllı olarak yaratılmakla korkunç diyebileceğimiz nimetlerle muhataptır. Kısaca insanın her tarafı nimetlerle kuşatılmıştır. Adeta her insan, Allah’ın başka kulu yokmuş gibi ilgi ve alakaya muhataptır. İşte bu durumda en büyük risk, insanın yaratıklar arasındaki yerini abartarak kendisini Allah’ın bir uzantısı görme yanlışına düşmesidir. Allah’a iman ettiğini iddia edip kendisini Allah’ın kulu olarak değil uzantısı (akrabası vs) gören kimselerin sapması mukadderdir. Bu konuda Allah’ın kulu ve Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’e şu emir verilmiştir:
“Ve yakin (ölüm) sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr Suresi: 99)
Bazı tasavvuf erbabında görülen “fena fillah” inancı da istismar edilen sapmalardan birisidir. Kişi kullukta ne kadar ileri giderse gitsin asla Allah’ın bir parçası olamaz. Bu konuda istismar edilen kudsi hadislerden birisi şudur:
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mümin kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem." (Buhârî, Rikak 38.)
Dikkat edilirse hadis-i şerifte “veli” kulun özelliği farzları eda etmesi ve üstüne farz dışında kalan nafileleri de yerine getirmesidir. Kısaca “veli kul”, her daim kulluk üzerine olan kimseden başkası değildir. Ve bu kişi, ölene kadar tıpkı diğer müslümanlar gibi İslam Fıkhının esaslarından sorumludur ve bu hususta asla bir dokunulmazlığa sahip değildir. “Bir hikmeti vardır” diye liderinin İslam Fıkhına aykırı söz ve eylemlerine dokunulmazlık kazandıran kimseler aslında İslam Dinine inanmayan kimselerdir. İşte bu kimseler;
“O, doğurmamıştır…”(İhlas Suresi: 3) ayetini inkar edenlerdir. Bu inkarcılardan birisi de Ömer Tuğrul İnançer’dir. İnançer bir TV programında; “Kula kulluk etmem diyenler nefsine kulluk etmektedirler. Resulullah’a kul olunmadan Allah’a kulluk olmaz.” Bu sözleri dinleyen bir başka inkarcı Serdar Tuncer, saçmalığa itiraz edeceğine açıklama isteyince İnançer şöyle cevap veriyor:
“Hazreti mevlananın bu husustaki beyanını konuşuyorduk. Kitabı kerimimizdeki ''Qul ya ibadiye ellezine esrafu ala enfusi him la teqnedu min rahmetillah..'' (39:53) ayetini tefsir ederken hazreti pir; ’’ Habibine rabbul alemin hitap ediyor. Deki ‘’Ya ibadiy ellezi’’ Bu ya ibadiy, yani ‘’Ey kullarım’’ sözü kimin ağzından çıkıyor bunu düşündünüz mü diyor... İşte tefekküre bırakıyor hazreti pir. Kim dedi ey kullarım sözünü kimin ağzından çıktı? Peki bunun bir fıkhi dayanağı nedir. Kuranı kerimde bir ayet ''Men yudii er rasule feqad edaa Allahe..'' (4:80) Kim resule itaat ederse Allah’a etmiş olur. Bu ayet bu kelimelerle sınırlı olarak algılandığı zaman tam algılanmamış demektir. Bunu böyle algılamayacağız, bunu bir formül olarak algılayacağız. İtaat kelimesini kaldırıp yerine istediğin kelimeyi koy formül bozulmaz. Kim Resulullaha isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Kim Resulullahı severse Allahı sevmiş olur. Kim Resulullahı üzerse Allahı üzmüş olur. Kim Resulullahı memnun ederse Allahı memnun etmiş olur. Kim Resulullahı razı ederse Allahı razı etmiş olur. Kim Resulullaha kul olursa Allah’a kul olmuş olur. Bu kadar basit. [Kanal D - Sahur'dan kalplere programı 5.bölüm, 02.07.2014 - https://youtu.be/Zp8gzlA1xRs?t=4180]
Oysa Hz. Muhammed (sav) Allah’ın bir parçası değildir ve Allah’ın kuludur. O, insanları sadece ve sadece Allah’a kulluğa çağırmıştır. Dahası eğer Allah, Hz. Muhammed (sav)’e itaat etmeyin dese idi asla O (sav)’a itaat etmezdik. Meseleye bu açıdan bakarsak aslında bir peygambere tapmak ile şeytana tapmak arasında bir fark yoktur. İşte bu yüzden Ömer Tuğrul İnançer’e kolaylıkla Satanist (Şeytan’a kulluk eden) diyebiliriz. Diyebiliriz çünkü…
“Hazreti mevlananın bu husustaki beyanını konuşuyorduk. Kitabı kerimimizdeki ''Qul ya ibadiye ellezine esrafu ala enfusi him la teqnedu min rahmetillah..'' (39:53) ayetini tefsir ederken hazreti pir; ’’ Habibine rabbul alemin hitap ediyor. Deki ‘’Ya ibadiy ellezi’’ Bu ya ibadiy, yani ‘’Ey kullarım’’ sözü kimin ağzından çıkıyor bunu düşündünüz mü diyor... İşte tefekküre bırakıyor hazreti pir. Kim dedi ey kullarım sözünü kimin ağzından çıktı?” diyor İnançer…
Kitabı Hz. Muhammed (sav) bizlere tebliğ etmiş olabilir ama bu sadece bir tebliğ görevidir. Kur’an, Hz. Muhammed (sav)’in sözü değildir. Elçinin sözü, eğer O’nu tayin edenin bizzat kelamı olmuş olsaydı bizlere de Kur’an-ı Kerim’i okuyan herkese kulluk etmemiş icap ederdi. İnançer’in, Mevlana’nın arkasına sığınmasına gerek yok. Eğer Mevlana’da İnançer gibi Hz. Muhammed (sav)’e kulluk ediyorsa müslüman değildir.
İkincisi: “… (O) doğmamıştır.” (İhlas Suresi: 3) Allah, ezelidir yani zaman ve mekandan münezzehtir. Herhangi bir başlangıcı yoktur.
İnsanların sapma sebeplerinden en önemlilerinden birisi Allah’ın ezeli olduğunu anlamamaları gelir. Allah ezeli olarak kabul edilmeyince aslında Allah’a da inanmak gündeme giremeyecektir. O, varlığı zorunlu ve başlangıcı olmayan bir varlık olarak kabul edilmedikçe mümkün (yaratılmış) varlıklardan biri olarak algılanır. Son yıllarda kendilerine Selefi diyen bazı kimseler, Allah’a mekan ve zaman isnat ederek aslında Allah’a inanmamakta sadece yaratılan varlıklar içerisinde Allah’a bir üst hiyerarşi tayin etmektedirler. Oysa Allah bir tarafa alem bir tarafa. Allah ile alem arasında asla bir uzantı ve benzerlik söz konusu olamaz. O, idrakler üstüdür ve kendisiyle aramızdaki ilişki ve irtibatı Peygamberler aracılığı ile sağlarız.
Comments